DOST VE DOSTÇAM



   
HOŞGELDİN... Her şeyden umudumu kesmişken çıkıp geldin sen... Bekledim inanmadım bir süre yine bildiklerim gibi olursun diye vazgeçersin diye...  Vazgeçmedin bir de üstüne vazgeçirmedin korkumun en büyük sebebiydin kaçtım  bocaladım hatta anlayamadım çok kere.. Sen bildin sen hiç şaşırmadın sen hiç şüphe etmedin bir defa bile.. Kayıtsız kaldığını düşündüğümde bile çok defa beni yanılttın uzaktan bile nasılda takipte olduğunu anladığımda. Ben şaştım her defasında ve her defasında sen  tutup kaldırdın beni  tökezlediğim her adımda elimden tutup hayat  oyununun içine beni...
Bir şey olmalıydı yanılmalıydım yine, ve sen gitmeli yada ben acımalıydım. Herkes gibi olmalıydın sende bir yerlerde vazgeçmeli yada  hata olmalıydı bir yerlerde  bekledim uzun uzun olmadı..
Hep hayal ettiğim mucizem gerçek olmuştu. Böyle şeyler çok sık olmazdı benim hayatımda, ben sendeki mucizeleri yaşadıkça beni bana getirdikçe şaşırdım.. Bu kadar mucizeye alışkın olmayınca yürek korkudan  her şeyi bir kerede değil santim, santim kırıp, parçalayıp, döktüm.. İşte şimdi bu son deyip yüreğimde korku kulaklarımda bir uğultu ile sana her baktığımda,  gözlerinde hep o küçük çocuğun gülümsemesi yüzünde kocaman bir güven gördüm..
mucizelere yeniden inandım öyle ki  hiç kimselerin inanmadığı bir çağda bana inat, içimde ki deli kıza inat, öyle çok sevdin ki ve öyle çok sevdirdin ki bunca yıla iki çocuğa ve onca  pembesi az kırmızısı orta katrankarası çokça yaşadım. Kıssadan hisse ne bununla baş edebildim ne de uslanabildim. 
Bu kocaman hayatı savururken etrafıma ki bunca güzelliğe sahipken bir tek şeyi fark etim...Ben seni çok ama çok sevdim... Mavi gözlü dev 
İşte şimdi bilen bilmeyen kalmasın diye bu sevgi dilini ben seni bu kitabın sayfalarına sığdırdım. Umarım başarabilmişimdir.
 DOST VE DOSTÇAM
Sende bazen kırmızı bir sahil,
Ağzına kadar kırmızı bir deniz düşündün mü dostum
Yalnızlık mısralarında geceleri.
Nasıl dindirdin kan çanağı gözlerini
O fahişe yalnızlığı kiminle geçtin
Kim tuttu elinden.
Derinlerde bir yer düşledinmi dostum.
Kaçarken kalleş birikimlerden
Toprağın kokusu mu ürküttü kaşlarını
Yoksa  görmedin mi dönerken, yere eğik başlarını
Ne dedin de dostum rıhtımda ki gemilere,
Ne söyledin de seni haykırır martılar
Onlar inler, ben yanarım dostum yanarım
Bi çare yalnızlığımı kiminle paylaşsam bilmiyorum
Bir teselli arasam kaderdaşım telefonlarında
Ya evde yoksun ya uyuyorsun.
Bi çare istesem yalnızlığıma nafile
Sana  da üzgünüm dostum şimdi 
Seni de aşar bilirim yosun tutmuş mısralar
 Bu burukluk niye ki densiz
Neden bu kelamlar senin 
Ne eyledin de tanrıya
Bu gafiller bırakmaz güzelliğini
Bu yalan yarınlar niye dostum zamansız
En güvendiğin dağlara da kar yağmış gülüm
En sevdiğin insanlar da  yalan çıktı bir gün
Ve bir gün tüm güzelliğin, tüm saflığın aşikar.
En güzellerine layıkken gözlerin
Apansız ıslanmış neden ? neden?
Nasıl çektin dostum yıllardır 
Bu şehrin yaşlanmışlığını
Ne söyledin de gecelere aklığını alamadı
Bir umut ki gördüğüm sende en yüce
Bir sıcaklık ki sende ki güneşi hissetmek zor
Aydınlığın el yakar, can yakar...
Cezayir menekşesini hatırladın mı dostum
Hatırla onun nadideliğini
Benzerliğin ki bugün gibi aşikar.
Adını yazmadım buraya dostum
Sen kendini bilirsin
Kısaca sen bir insan iyisisin
Kelimeler vefasız olup yetersiz kalsa da 
Zalimler hep dostumuz olsa da
Bugün çok şanslıyım , teşekkürler Allah'ım
Sen aranmakla bulunmayacak birisin.

5 yorum:

Bu blogtaki yazılar, izinsiz kullanılamaz... Blogger tarafından desteklenmektedir.