Hayır yap(ma)!
Hayır yap yada yapma, hangisi gün içinde dilimizden eksiliyor. C hiçbiri büyük yada küçük fark etmiyor. Sonun da dilimize yapışıp kalmış bir tek kelime çıkıyor ortaya hayır yap(ma) hangisini daha çok kullanıyorsun? diye sorsan eşit neredeyse derim.
Sanırım Eymen ile birlikte biz, yeniden anne baba olmaya başladık. Bizim öyle oradan oraya atlayıp zıplayan nefes aldırmayan bir çocuğumuz olmadı. Hiç boğulma tehlikesi yaşamadık mesela yada prizleri hiç kapamadık.
Çok farkında değilmişiz yada biz karşılaşmadık diye çocukların hepsinin böyle olduğunu, onları azdıran yada yoldan çıkaranların ise büyükler olduğunu düşünürdük.
Elbette büyüklerin yaptıkları yanlışlar da yok değil, yeni yeni öğreniyor ve öğrenmeye devam edecek gibi görünüyoruz.
Ev de bu ara özgürlük elimde bir maşa ben gezerim doya doya durumu yaşanıyor. Hal böyle olunca peşinde olurum pervane görevi de anneye düşüyor. Son günlerin en revaçta eşyası su sebili şu ara sıcak yada soğuk hiç bir fonksiyonunu kullanmıyoruz.
Bu durum da Eymen'in işine geliyor. Canı yanmıyor diye ver elini çeşme maksat ellerini yıkamak yada su ile oynamak ama onu da denk düşüremiyor.
Böylece günler bir birimizin zılgıtını yemekle geçip gidiyor. Yakın zamana dek en popüler eşya modemdi.
Bir tokat modeme modem yerle yeksan tam onu unuttu diyorduk su sebili birde arada şarjların takılı prizlere sempatimiz oluyor. Onu yap bunu yapma artık sıkılmışken pazar günü yağan yağmur hepimizi eve bağımlı yapınca herkes bir hayli sıkıldı.
Çareler tükenince elimizdekileri değerlendirelim demiş olmalı ki elindeki oyuncağının büyüklüğüne bakmadan
Onun içinden nefes almaya çalışan Eymen'in gözleri kızarmaya ve sulanmaya başladı. Hop büyük müdahale elbette kendide çok korktu.
Bizi de korkuttu. Neyse ki müdahale yerinde oldu. Eee hal böyle olunca bizim ufaklığın abiden biraz daha haylaz olacağı tescillenmiş oldu. Baba ile anne sohbete başladı. Neden efendim çocuk aynı canını yakan durumu tekrar eder.
Yani işin özü siz 5 tane çocuk da büyütseniz her birinde sil baştan oluyor. Uslu yaramaz fark etmiyor. Biz bunu uzunca bir süre tartıştık maalesef babamıza 3 yaşına kadar bu durumun farkında olmadıklarının ve onlara yap yada yapma demenin bir faydası olmadığını izah edemedik.
En güzel çözümün bütün her mekan ve bu mekanların durumunu çocuğumuzun en az zararı görebileceği hale koymaktır. Yoksa bütün gün onu yap bunu yapma diyerek ömür törpüleriz.
Umarım Bu zamanları çok canımız yanmadan yavrumuzu da kendimizi de çok yormadan kolay atlatırız. Yusuf'un büyüdüğünü ve ne kadar rahata erdiğimizi Eymen'i yaşadıkça bir kez daha anlıyorum.
En doğru çözüm çocuğa onu yapmaaaaaa diye bağırıp çağırmak değil çocuğumuzun en azından evimizin ortamında rahat edebileceği daha huzurlu ve güvenli bir yaşam sürmesidir.
Naçizane kendi deneme yanılma yöntemimizdir. Elbette her çocuğa, yaşına ve yaşamına göre yöntemler şekil değiştirebilir.
Yakında yeni popüler eşyalar da görüşmek dileğimle :)
Sanırım Eymen ile birlikte biz, yeniden anne baba olmaya başladık. Bizim öyle oradan oraya atlayıp zıplayan nefes aldırmayan bir çocuğumuz olmadı. Hiç boğulma tehlikesi yaşamadık mesela yada prizleri hiç kapamadık.
Çok farkında değilmişiz yada biz karşılaşmadık diye çocukların hepsinin böyle olduğunu, onları azdıran yada yoldan çıkaranların ise büyükler olduğunu düşünürdük.
Elbette büyüklerin yaptıkları yanlışlar da yok değil, yeni yeni öğreniyor ve öğrenmeye devam edecek gibi görünüyoruz.
Ev de bu ara özgürlük elimde bir maşa ben gezerim doya doya durumu yaşanıyor. Hal böyle olunca peşinde olurum pervane görevi de anneye düşüyor. Son günlerin en revaçta eşyası su sebili şu ara sıcak yada soğuk hiç bir fonksiyonunu kullanmıyoruz.
Bu durum da Eymen'in işine geliyor. Canı yanmıyor diye ver elini çeşme maksat ellerini yıkamak yada su ile oynamak ama onu da denk düşüremiyor.
Böylece günler bir birimizin zılgıtını yemekle geçip gidiyor. Yakın zamana dek en popüler eşya modemdi.
Bir tokat modeme modem yerle yeksan tam onu unuttu diyorduk su sebili birde arada şarjların takılı prizlere sempatimiz oluyor. Onu yap bunu yapma artık sıkılmışken pazar günü yağan yağmur hepimizi eve bağımlı yapınca herkes bir hayli sıkıldı.
Çareler tükenince elimizdekileri değerlendirelim demiş olmalı ki elindeki oyuncağının büyüklüğüne bakmadan
Onun içinden nefes almaya çalışan Eymen'in gözleri kızarmaya ve sulanmaya başladı. Hop büyük müdahale elbette kendide çok korktu.
Bizi de korkuttu. Neyse ki müdahale yerinde oldu. Eee hal böyle olunca bizim ufaklığın abiden biraz daha haylaz olacağı tescillenmiş oldu. Baba ile anne sohbete başladı. Neden efendim çocuk aynı canını yakan durumu tekrar eder.
Yani işin özü siz 5 tane çocuk da büyütseniz her birinde sil baştan oluyor. Uslu yaramaz fark etmiyor. Biz bunu uzunca bir süre tartıştık maalesef babamıza 3 yaşına kadar bu durumun farkında olmadıklarının ve onlara yap yada yapma demenin bir faydası olmadığını izah edemedik.
En güzel çözümün bütün her mekan ve bu mekanların durumunu çocuğumuzun en az zararı görebileceği hale koymaktır. Yoksa bütün gün onu yap bunu yapma diyerek ömür törpüleriz.
Umarım Bu zamanları çok canımız yanmadan yavrumuzu da kendimizi de çok yormadan kolay atlatırız. Yusuf'un büyüdüğünü ve ne kadar rahata erdiğimizi Eymen'i yaşadıkça bir kez daha anlıyorum.
En doğru çözüm çocuğa onu yapmaaaaaa diye bağırıp çağırmak değil çocuğumuzun en azından evimizin ortamında rahat edebileceği daha huzurlu ve güvenli bir yaşam sürmesidir.
Naçizane kendi deneme yanılma yöntemimizdir. Elbette her çocuğa, yaşına ve yaşamına göre yöntemler şekil değiştirebilir.
Yakında yeni popüler eşyalar da görüşmek dileğimle :)
Hiç yorum yok: